Gençlerle Baş Başa: Yapay Zekâ hakkında yazılanlar

Ali Cenk Gedik, “Gençlerle ve ‘babaannelerle’(?) baş başa: Yapay zeka”, İleri Haber, 7 Haziran 2020




Cem İnan, “Yapay Zekâ: Olanaklar ve Sınırlar”, Devrim, Sayı 6, Haziran 2020




“ 'Yapay Zeka'ya Genç Bakış”, Çark Başak, Sayı 13, Mayıs 2020

Yapay zekâ nedir, nasıl yaratılır, ne işe yarar, nasıl çalışır? Bilgisayarlar nasıl çalışır, makineler kodları nasıl okur? Sorular soruları kovalarken Özalp, bugün gelişkin ifadelerini akıllı telefon uygulamalarında, sesli komut sistemi ile çalışan dijital asistanlarda ve daha nice aygıtta bulan yapay zekânın doğuşunu ve gelişimini bilimsel bir pencereden sunuyor.

Yordam Kitap, geçen haftalarda duyurduğu Gençlerle Baş Başa serisinin ilk üç kitabını, Gençlerle Baş Başa: Kapitalizm (Jean Ziegler), Gençlerle Baş Başa: Sosyalizm (Metin Çulhaoğlu) ve Gençlerle Baş Başa: İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım’ı (Fikret Başkaya) yayınlamıştı. ÇarkBaşak’ın önceki sayısında Metin Çulhaoğlu’nun kaleme aldığı Gençlerle Baş Başa: Sosyalizm’i köşemize taşımıştık, şimdiyse serinin dördüncü kitabını tanıtıyoruz: Erkin Özalp’in değerli çalışmaları ve araştırmaları sonucunda kaleme aldığı Gençlerle Baş Başa: Yapay Zekâ...


Yapay zekânın sınırlarına düşülen notlar

Özalp, kitabında yapay zekâ denince bir gencin aklına gelebilecek en temel sorulardan başlayarak bir yolculuğa çıkartıyor bizi: Yapay zekâ nedir, nasıl yaratılır, ne işe yarar, nasıl çalışır? Bilgisayarlar nasıl çalışır, makineler kodları nasıl okur? Sorular soruları kovalarken Özalp, bugün gelişkin ifadelerini akıllı telefon uygulamalarında, sesli komut sistemi ile çalışan dijital asistanlarda ve daha nice aygıtta bulan yapay zekânın doğuşunu ve gelişimini bilimsel bir pencereden sunuyor.

Kitap, elbette yapay zekânın teknik boyutlarına ilişkin kimi açıklamalardan ve kodların mantığından ibaret değil. Yapay zekânın doğuşundan bu yana gelişim seyri içerisinde bir çeşit “insanlığın potansiyel düşmanı” olarak görüldüğüne işaret eden Özalp, birçok bilim kurgu filminde-romanında anafikir olarak işlenegelen “Yapay zekâ insan aklına üstün gelebilir, insana düşman tutumlar geliştirebilir mi?” sorusunu da çarpıcı araştırma ve değerlendirmelerle birlikte işliyor. Yapay zekâ insan aklına kıyasla ne kadar gelişmiş durumda, yakın gelecekte ne kadar gelişebilir? Robotlar kendi aralarında oluşturdukları diller ile iletişim kurarak insanlığa karşı “örgütlenebilir” mi? Robotlar insan yönlendirmesi olmadan öğrenebilecek duruma gelebilecek mi, taklit etmenin ötesinde kendi kurgularını yaratabilecek mi?

Tüm bu sorulara yakın geçmişimizde internet ve teknoloji ile az-çok ilgili herkesin bildiği ya da en azından duymuş olduğu örneklerle yanıtlar veren Özalp, yapay zekânın sanıldığının aksine hala çok sınırlı bir kapasiteye sahip olduğunu işaret etmekle birlikte, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin bu sınırları her geçen gün genişlettiğini de ifade ediyor. Her şeyde olduğu gibi yapay zekâda da hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor, değişip dönüşüyor. Bununla birlikte yapay zekânın hala yoğun bir şekilde insan yönlendirmesine ve “taklit etmeye” ihtiyacı olduğunu da belirtiyor. Bu taklit etmenin kötü sonuçları da olabiliyor elbette: Kendisine tweet atan gerçek kullanıcılardan “öğrenen” robotlar ırkçı ve nefret dolu söylemlerle hakaretler savurabiliyor, sadece ten rengi koyu olduğu için bir arama motoru, siyahi birini bir hayvana benzetebiliyor...


Bize bir yenisi gerek: kolektif zekâ

Ufkumuzu açan değerlendirmelerden ve cevaplardan sonra Özalp, bir de işin “öteki boyutuna” göz atıyor: İnsanın kolektif iradesinin ve aklının, bugün her şeyden daha çok ihtiyaç duyulan şey olduğuna işaret ediyor. Zekâ denildiğinde genellikle akılda oluşan tekil çağrışımın tersine kolektif bir zekânın pek çok sorunu çözücü bir işleve sahip olabileceğine değinen Özalp, Wikipedia ve benzeri platformları örnek göstererek insanlığın ortak birikimini yaratmak ve geliştirmek için herhangi bir maddi çıkar beklenmeksizin bir araya gelişlerin hem bilimi, hem teknolojiyi ortak amaçlarımız doğrultusunda kullanmanın en iyi yöntem olduğunu savunuyor. Kitabın son bölümü, kolektif zekâya duyulan ihtiyaca ve bunun karşısında bir güç olarak konumlanan “teknoloji devleri”nin hem sermayeyi elde tutma, hem de bilgiyi yalnızca sermayenin kapısını açabildiği, halkın erişiminin oldukça kısıtlı olduğu bir şey olarak muhafaza etme çabalarına değiniyor. Ve elbette ekliyor: Tekeller ve devasa şirketler varken olmaz, ya bilgi özgür olacak ya da sermaye...

Erkin Özalp’in doğru cevaplar kadar doğru soruları da içermesi için titizlikle çalıştığını okuduğunuzda fark edebileceğiniz bu kitap, Gençlerle Baş Başa: Yapay Zekâ, sadece gençler tarafından değil, yapay zekâyı ve “teknolojik yarınımızı” merak eden herkes tarafından okunmalı. Yordam Kitap aracılığıyla kitaplığımıza bir başka ufuk açıcı eser de böylece eklenmiş oluyor...


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder