11 Mart 2012 Pazar

21. yüzyılda devrim - Burcu Akman (Radikal Kitap)

Erkin Özalp sosyalist mücadelenin karmaşık siyaset tarzıyla yürütülmeyeceğini gösteriyor.


İçinde yaşadıklarından daha farklı bir dünyanın hayalini kuranları, bu hayali gerçekleştirme yoluna koyulduklarında, sorulmuş ya da sorulması gerekli bir yığın soru bekler. Eğer dünyanın değişmesi isteğinden ve dünyayı değiştirmek isteyenlerden söz ediyorsak, tüm bu soruların yöneldiği nihaî hedef tektir ya da tek olmalıdır: Devrim nasıl gerçekleşecektir?

Erkin Özalp’in ‘Teorisyeniniz Devrimciydi - 21. Yüzyılda Marksizm ve Sosyalizm’ adlı kitabı, dünya çapında kapitalizmin bunalımlarının yarattığı yıkımlara karşı gelişen toplumsal hareketlerin damga vurduğu bir dönemde, işte bu temel soru üzerinden şekilleniyor. Yazar, bir yandan Türkiyeli Marksistlerin dikkatini, ‘işgal’ eylemlerinde olduğu gibi kapitalizmi bir sistem olarak sorgulayan toplumsal hareketlerin ortaya çıkışına, bu hareketlerin örgütlenme tarzlarına ve özellikle İnternetin üstlendiği kritik role çekerken, diğer yandan ‘Marx Neden Haklıydı?’ türünden kitaplara dönük ilgi artışının işaret ettiği ihtiyaca karşılık vermeyi de ihmal etmiyor; hatta belki daha ağırlıklı olarak bu ikincisini gözetiyor.


Devrimci bir Marksizm rehberi

Sekiz bölümden oluşan kitabın ilk altı bölümü, örtük ya da açık soru-cevap formunda bir Marksizm rehberi işlevi görüyor. Ancak “diyalektik nedir, altyapının üstyapıyı belirlemesi ve üstyapının görece özerkliği ne anlama gelir, ideoloji yanlış bilinç midir?” türünden tartışmalar bekleyenler fazla ümitli olmamalı. Çünkü Özalp, kavramları değil kapitalizmi sorgulayanlar ve bir adım daha gidersek ortadan kaldırmak isteyenler için hazırlamış bu rehberi. Hâliyle karşımıza çıkan da devrimci bir Marx portresi ve Marksizm oluyor.

Marx’ın Komünist Manifesto’da ortaya koyduğu ilk devrim modelinin incelendiği bölümün ardından, işçi sınıfının 1848’de aldığı yenilgiden ve Paris Komünü deneyiminden çıkartılan derslerin izlendiği bir diğer bölüm geliyor. Ne var ki, burada bir Marx biyografisi sunmanın ya da tarihsel döküm çıkarmanın amaçlanmadığını okur kolayca fark edebiliyor. Yazar, geçmiş deneyimlerden çıkartılan derslerden hareketle, sosyalist bir devrime giden yolun ancak işçi sınıfının siyasal mücadeleleriyle açılabileceğini ortaya koyarken, kitabın son bölümünde günümüz Türkiyesi bağlamında somutlaştırılacak olan “Ne yapmalı?” sorusuna verilecek yanıtın temelleri de atılmış oluyor.

Belki burada durup bir ipucu vermek faydalı olacaktır: Yazarın da ısrarla vurguladığı üzere, işçi sınıfı ancak gerçekçi hedefler uğruna mücadele etmek yoluyla somut bazı kazanımlar elde ederek bir siyasal güç haline gelebilir.

Sol literatürde ifade edilegeldiği biçimiyle, “işçi sınıfının gündelik mücadelesi ile sınıfın tarihsel misyonu arasındaki açının” ancak somut siyasal mevzileri hedefleyen ve kazanımlara önem veren bir mücadele tarzıyla doldurulabileceğini ileri sürüyor yazar. Ancak öncelikle bu açıya kaynaklık eden toplumsal koşulların anlaşılması isteniyorsa, “İşçi Sınıfı (her zaman) devrimci midir?” başlıklı bölümünün sade bir anlatımla bu ihtiyacı yeterince karşıladığı söylenebilir. Geçerken, aynı bölümün, “işçilerin bilinçlerini adım adım geliştirme” stratejisine ve yazarın kendi ifadesiyle “saadet zinciri” modeline yönelik eleştirileri içermesi bakımından dikkat çekici olduğunu da belirtelim.

Kapitalizmle derdi olanlar için yazılmış bir kitabın ‘Das Kapital’e değinmemesi herhalde düşünülemezdi. Özalp de beşinci bölümde bize ‘Das Kapital’in ne anlattığını yine oldukça anlaşılır bir dille ve eğlenceli örneklerle özetliyor.

İzleyen bölümdeki Sovyet deneyimi incelemesi, 20. yüzyılın sosyalist yönetimlerinin karşılaştığı kısıtların, günümüzde, bilişim teknolojilerinin yarattığı olanaklar sayesinde büyük ölçüde aşılabileceği değerlendirmesinden doğan iyimserlikten ayrı düşünülmediğinde, bu olanakların somut olarak ele alındığı “Yeni Bir Dönemin Habercileri” başlıklı bir sonraki bölüm daha fazla anlam kazanıyor. Sosyalistlere her türlü umutsuzluk kapısını kapatan Erkin Özalp bu kitapla, sosyalist mücadelenin karmaşık bir siyaset tarzıyla yürütülmeyeceğini gösteriyor.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder